HUZURSUZ TOPRAKLAR
20 Ocak 2011 Perşembe 14:59
Sadece şu son çeyrek asırda bile, üzerinde yaşadığımız toprakların altına çok fazla acı gömüldü. Toprağın altı huzursuz ölülerle dolu! Ölülerin huzursuzluğu, biz onları unutmaya meylettikçe daha da artıyor. Belki de o huzursuzluğun asıl sebebi, bizim onları unutmaya çalışmamız. Unutmanın mümkün ve kolay olduğunu sanıyoruz. “Hafıza-i beşer nisyanla maluldür” diye buyuran deyişlerimiz, “unutmak kolay mı deme, unutursun...” diye başlayıp giden türkülerimiz, bu inancımızı yansıtıyorlar. Ama yanılıyoruz! Unutmak kolay değil, hatta çoğu zaman mümkün değil!
Geçmiş, hafıza ve hatırlama konularında çok önemli eserler vermiş değerli bilim insanı Aleida Assmann, bu durumu şöyle açıklar: “Unuttuğumuz pek çok şey ebedî olarak yitip gitmez; yalnızca geçici olarak erişim alanımızın dışına çıkar. Unutma olarak adlandırdığımız durum, aslında şifresini kaybettiğimiz bir bölmenin içeriğiyle ilişkilidir. Bu bölmede, güncel bağlamları ve bağlantıları ortadan kalkmış ya da kaldırılmış olaylar yer alır. Bu şifre beklenmedik bir anda geri dönebilir ve o bölmede yer alan yaşanmışlıkların hafızanın yüzeyine çıkmasını sağlayabilir.”
Nietzsche, aynı döngüyü başka ifadelerle tasvir eder: “İnsan unutmayı bir türlü öğrenemeyip de hep geçmişe bağlı kaldığı için şaşar durur kendine de: İstediği kadar ileri ve çabuk yürüsün, zinciri ile birlikte yürür, hızla akıp geçen olaylara bağlıdır gene de. Şaşılacak bir şey: An, birden burada, bir yok, daha önce bir hiç, daha sonra bir hiç, yine de bir hayal gibi yeniden gelir ve daha sonraki bir an’ın rahatını kaçırır. Zaman tomarından boyuna bir yaprak çözülür, düşer, uçup gider –birden yeniden insanın kucağına geri döner. İşte o zaman insan ‘hatırlıyorum...’ der...”
Önce Hizbullah tahliyeleri, sert bir şamar gibi indi suratlarımıza. Hunharca katledilen, tarifsiz eziyetlerle veya diri diri toprağa gömülen yüzlerce insanın huzursuz ruhu, bir karabasan gibi semalarımızı sardı.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
- Barış - ya da kandan kına yakılmaz
- Seçim sonuçları, yeni dönem ve yeni muhalefet
- Seçim sonuçları, yeni dönem ve yeni muhalefet
- ‘Kürtlerin nabzı’ yazı dizisinin kısa hikayesi
- Newroz 2015: Yeni başlangıç, yeniden inşa
- Hrant’ın vasiyeti
- IŞİD’in Kobanê saldırısı ve Türkiye’nin yol ayrımı
- Barış - ya da kandan kına yakılmaz
- Milliyet’ten akil insan Sancar da uzaklaştırıldı
- Siyasi kibir ve milli kibir
- Otomatik otoriter ruh
- Dil meselesi
- Hangi yol, hangi harita
- Esaslar ve teferruatlar
- Öfkelerimiz ve biz
- Nakarat
- Yaz ortasında üşümek
- Ölümcül paradoks
- Türkiye’nin derin anayasası
- Tanımlama iktidarı
- Hükümet ve yargı
- Siyaseti savunmak
- Dilden siyasete açılan kapı: Galler örneği
- Müzakere neden kötü olsun
- Siyaset, aktörler ve Kürt sorunu
- İktidar sinizmi
- Siyaset ve hubris
- Medeniyet kaybından toplumsal çözülmeye
- Kötülüğün sınırları
- 24 Nisan
- Irkçılık zehri
- Sokağın hafızası
- 12 Eylül’ü yargılamak!
- Ölüm patikası mı, hayat yolu mu
- Cehennemin öbür adı
- Polis, yargı, demokrasi
- Anayasa, çürüme, kirlenme
- Irkçılık ve nefret
- Anadilimiz ve hikâyemiz
- ‘MİT krizi’nde aktörler ve faktörler
- AKP: Hangi tarz-ı siyaset
- Kayıplar, ‘Kara Yara’!
- Tuhaf zamanlar
- Katmerli katliam
- Küresel hafızaya karşı ulusal savaş
- Bireysel vicdan ve kolektif vicdan
- Soğuk Savaş kültürü
- Dublin’de ne arıyorduk
- Barış ve sonrası
- Barış sürecinin aktörleri
- Dersim ve hesaplaşma
- KCK operasyonları ve devlet aklı
- Duvara karşı
- Deprem, nefret ve savaş
- AKP statükonun neresinde
- Müzakere
- Şiddetten çıkış yolları
- Bugün aslında bayram
- Söz hiç biter mi
- Şiddetin sarkacı
- Britanya’da ne arıyorduk
- ‘Barış, bir süreçtir; bir sonuç değildir’
- Temas dönüştürür!
- Oyun
- Bob Dylan, ses ve sahicilik vs.
- UÇRUMUN KRNARI
- Araf
- Yasaklanan ve tutulmayan yas
- Listelerden fal bakmak: AKP
- Meşkukiyet, mesuliyet, meşruiyet
- AKP nereye koşuyor
- Nedir bizim tek gerçeğimiz
- Kürt sorunu uykuyu sevmiyor
- Polis şiddetinin kaynağı ve hedefi
- CHP’de yenilenmenin anlamı
- Dönüşüm sürecinin dinamikleri ve CHP
- Bayram ve anadili
- Almanya’dan Türkiye’ye çokkültürlülük tartışması
- KCK davası ve Dreyfus olayı
- Kusturica, geçmiş ve vicdan
- Antika Pazarı ve Köhnemiş sistem
- SON YAZISI
- Anayasa ve toplumsal gerçeklik
- BARIŞIN DİLİ
- Eski tarz-ı siyasete karşı evet
- BARIŞA EVET
- Demokrasi Yürüyüşü
- O “devlet politikası”ndan nasıl kurtuluruz
- Çözümsüzlükten ırkçılık batağına
- 12 EYLÜLLE HESAPLAŞMAK
- DEMOKRASİ VE FUTBOL
- Futbol ve Demokrasi
- ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜN VE ÇÖZÜMÜN BEDELİ
- YALAN VE APTALLIK
- YAZMAK MI ZOR SUSMAK MI
- 27 Mayıs’ın efsunu
- Ankara’da kış, Nusaybin’de bahar
- Paternalizm ya da demokrasi
- Küller arasından ‘min dît’
- Sürgün, Vurgun, Ölüm
- Daha fazla demokrasi için...
- Anayasa tartışmaları ve demokratik siyaset
- Anayasa paketi ve demokrat tutum
- Müzakere ve çözüm deneyimleri
- Olağanlaşma, siyaset ve adalet
- Balyoz, zamanlama ve Weimar
- Travma ve kelepçe
- Negatif değil demokratik siyaset
- Mahçupyan’ın refleksi
- Yıkıcı refleksler
- Yangın her yeri sarmadan...
- Evrensel vicdan, nedamet ve özür
- İktidar kaybı ve Hınç
- Yolun sonu görünüyor
- Siyasetin dönüşü, siyasete dönüş...
- Vicdanî kanaat ve hakkaniyet
- Lisan bizi ne zaman böler?
- Demokratik diyalog ya da…
- Yalanın iktidarı çözülürken